Ferit Eğgü Mavici Mi?
Selam dostlar,
Bu akşam sizlerle, bir süredir içimde dönen bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Bir isim var aklımda: Ferit Eğgü. Kimine göre mavici, kimine göre değil. Ama mesele onun hangi renkten olduğundan çok, o rengin neyi temsil ettiğinde yatıyor. “Ferit Eğgü Mavici mi?” sorusu aslında, insanın kendi iç dünyasındaki renkleri keşfetme hikâyesi belki de.
---
Bir Akşamüstü Sohbeti: Ferit’in Sessizliği
O gün, küçük bir sahil kasabasındaydık. Hava hafif serin, deniz neredeyse cam gibi. Ben, çocukluk arkadaşım Ferit’le uzun zamandır görüşmemiştim. Masanın üzerinde iki çay, bir de rüzgârın taşıdığı tuz kokusu…
“Ferit, sen hâlâ mavici misin?” diye sordum, yarı şaka yarı ciddi bir tonla.
Ferit gülümsedi. Ama o gülümsemenin içinde biraz yorgunluk, biraz da kabullenmişlik vardı.
“Bilmem,” dedi. “Belki hâlâ mavinin peşindeyim, ama artık rengi daha çok içimde arıyorum.”
---
Erkeklerin Stratejik Dünyası
Ferit hep çözüm odaklı biriydi. Üniversitede bile en karmaşık konulara soğukkanlılıkla yaklaşır, duygularını geride bırakırdı. O gece de aynıydı.
“Bak,” dedi, “insanlar maviyi umutla eşleştirir. Ama ben maviyi dengeyle ilişkilendiriyorum. Ne çok karamsar, ne çok coşkulu. Orta bir ton, bir strateji gibi…”
Bu cümleyi duyunca düşündüm; erkeklerin hayata yaklaşımı genelde böyle değil mi zaten?
Bir durumu anlamaya, çözmeye, dengelemeye çalışıyorlar.
Ferit’in mavisi, bir planın parçasıydı. Duygularını bastırmak değil, onları yönetmek istiyordu.
---
Kadınların Kalp Odaklı Görüşü
O sırada yanımıza Elif geldi. Ortak bir dostumuzdu, aynı kasabada yaşıyordu. Masaya oturdu, çayını aldı ve konuşmaları duymuş olacak ki gülümsedi.
“Ferit hâlâ mavici mi?” diye sordu, göz kırparak.
Ferit bir şey demeden omuz silkti. Elif devam etti:
“Ben her zaman maviyi, huzurun rengi olarak görürüm. Ferit’in maviliği de o huzuru arayışıydı. Belki hâlâ bulamadığı için bu kadar düşünüyordur.”
Elif’in kelimeleri, Ferit’in hesap kitap dolu bakışlarının arasından geçip kalbine dokunmuş gibiydi. Erkekler stratejiyi, kadınlar hissi severdi.
Ferit’in yüzü yumuşadı. “Belki haklısın,” dedi, “bazen hesaplar huzuru öldürüyor.”
---
Mavi: Bir Renkten Fazlası
Sohbet derinleştikçe, konu sadece renklerden çıkıp insanın kendine dönmesine evrildi.
Ferit’in mavisi, bir dönem kimlikti. Gençlik yıllarında “mavici” denince, hayallere, özgürlüğe, düşünceye inanan insanlar akla gelirdi. Ama yıllar geçtikçe o renk, sadece bir etiket değil, bir iç yolculuğa dönüştü.
Ferit, o gece itiraf etti:
“Eskiden maviyi savunmak kolaydı. Şimdi maviyi yaşatmak zor.”
Elif sessizce baktı ona.
“Belki de mavi, bir ideoloji değil, bir hissediş biçimidir.” dedi. “Senin mavin artık gökyüzünde değil, gözlerinin içinde.”
Bu cümle, masanın havasını değiştirdi. Çünkü hepimiz fark ettik ki, “Ferit Eğgü Mavici mi?” sorusu artık politik ya da fikirsel bir merak değil, ruhun rengi neye dönüştü? sorusuna evrilmişti.
---
Bir Taraf Seçmek mi, Kendini Anlamak mı?
Ferit’in hikâyesi, aslında hepimizin içinde yaşadığı bir çelişkiyi gösteriyordu.
Bir zamanlar neye inandığımıza sıkı sıkıya tutunuyoruz. Ama zaman geçtikçe, inancın rengi değişiyor.
Kimi hâlâ mavide kalıyor, kimi grileşiyor, kimi rengini tamamen yitiriyor.
Erkekler bu değişimi stratejik bir kayıp olarak görürken, kadınlar onu doğal bir dönüşüm olarak kabul ediyor. Ferit, o gece bunun tam ortasında kaldı.
“Belki de,” dedi, “mavici olmak bir partiye, bir fikre ait olmak değil. Bir duyguyu diri tutmak.”
Elif başını salladı:
“Ve o duygunun adı umut.”
---
Geçmişin Rengi, Geleceğin Işığı
Gece ilerledi. Çaylar soğudu, denizin sesi koyulaştı. Ferit ayağa kalktı, gökyüzüne baktı.
“Bak,” dedi, “hala mavi. Ne olursa olsun, gökyüzü değişmiyor.”
Elif de ayağa kalktı, hafifçe güldü:
“Belki biz değişiyoruz Ferit, ama mavi hep sabırla bekliyor.”
O an içimde bir şey kıpırdadı. Fark ettim ki, maviyi tanımlamaya çalışmak aslında kendimizi tanımlamak gibiydi.
Kimimiz o rengi akılla ölçüyor, kimimiz kalple hissediyordu. Ama ne olursa olsun, mavi hep hayatın içinde bir yerlerdeydi — biraz umut, biraz hüzün, biraz direnç olarak.
---
Forumdaşlara Bir Soru
Sizce Ferit Eğgü gerçekten “mavici” mi, yoksa sadece mavinin gölgesinde yürüyen biri mi?
Bir rengi sevmek, o renge ait olmak anlamına mı gelir?
Ve siz, kendi hayatınızda hangi rengin peşindesiniz — planların mı, duyguların mı?
Belki de asıl soru şu:
Bir gün rengimiz solarsa, biz hâlâ aynı insan kalabilir miyiz?
---
Son Söz
O gece eve dönerken, gökyüzü gerçekten de derin bir maviydi. Ferit yürürken arkasında dalga sesleri yankılanıyordu.
Ben ise içimden geçirdim: “Evet, Ferit hâlâ mavici. Ama artık rengi ideolojiden değil, insanlığından geliyor.”
Çünkü bazen “mavici” olmak; bir renge değil, bir umuda sadık kalmaktır.
Ve bazen en büyük strateji, kalpten gelen bir duyguyu kaybetmemektir.
Ne dersiniz dostlar, sizce hâlâ maviye inanmak mümkün mü?
Selam dostlar,
Bu akşam sizlerle, bir süredir içimde dönen bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Bir isim var aklımda: Ferit Eğgü. Kimine göre mavici, kimine göre değil. Ama mesele onun hangi renkten olduğundan çok, o rengin neyi temsil ettiğinde yatıyor. “Ferit Eğgü Mavici mi?” sorusu aslında, insanın kendi iç dünyasındaki renkleri keşfetme hikâyesi belki de.
---
Bir Akşamüstü Sohbeti: Ferit’in Sessizliği
O gün, küçük bir sahil kasabasındaydık. Hava hafif serin, deniz neredeyse cam gibi. Ben, çocukluk arkadaşım Ferit’le uzun zamandır görüşmemiştim. Masanın üzerinde iki çay, bir de rüzgârın taşıdığı tuz kokusu…
“Ferit, sen hâlâ mavici misin?” diye sordum, yarı şaka yarı ciddi bir tonla.
Ferit gülümsedi. Ama o gülümsemenin içinde biraz yorgunluk, biraz da kabullenmişlik vardı.
“Bilmem,” dedi. “Belki hâlâ mavinin peşindeyim, ama artık rengi daha çok içimde arıyorum.”
---
Erkeklerin Stratejik Dünyası
Ferit hep çözüm odaklı biriydi. Üniversitede bile en karmaşık konulara soğukkanlılıkla yaklaşır, duygularını geride bırakırdı. O gece de aynıydı.
“Bak,” dedi, “insanlar maviyi umutla eşleştirir. Ama ben maviyi dengeyle ilişkilendiriyorum. Ne çok karamsar, ne çok coşkulu. Orta bir ton, bir strateji gibi…”
Bu cümleyi duyunca düşündüm; erkeklerin hayata yaklaşımı genelde böyle değil mi zaten?
Bir durumu anlamaya, çözmeye, dengelemeye çalışıyorlar.
Ferit’in mavisi, bir planın parçasıydı. Duygularını bastırmak değil, onları yönetmek istiyordu.
---
Kadınların Kalp Odaklı Görüşü
O sırada yanımıza Elif geldi. Ortak bir dostumuzdu, aynı kasabada yaşıyordu. Masaya oturdu, çayını aldı ve konuşmaları duymuş olacak ki gülümsedi.
“Ferit hâlâ mavici mi?” diye sordu, göz kırparak.
Ferit bir şey demeden omuz silkti. Elif devam etti:
“Ben her zaman maviyi, huzurun rengi olarak görürüm. Ferit’in maviliği de o huzuru arayışıydı. Belki hâlâ bulamadığı için bu kadar düşünüyordur.”
Elif’in kelimeleri, Ferit’in hesap kitap dolu bakışlarının arasından geçip kalbine dokunmuş gibiydi. Erkekler stratejiyi, kadınlar hissi severdi.
Ferit’in yüzü yumuşadı. “Belki haklısın,” dedi, “bazen hesaplar huzuru öldürüyor.”
---
Mavi: Bir Renkten Fazlası
Sohbet derinleştikçe, konu sadece renklerden çıkıp insanın kendine dönmesine evrildi.
Ferit’in mavisi, bir dönem kimlikti. Gençlik yıllarında “mavici” denince, hayallere, özgürlüğe, düşünceye inanan insanlar akla gelirdi. Ama yıllar geçtikçe o renk, sadece bir etiket değil, bir iç yolculuğa dönüştü.
Ferit, o gece itiraf etti:
“Eskiden maviyi savunmak kolaydı. Şimdi maviyi yaşatmak zor.”
Elif sessizce baktı ona.
“Belki de mavi, bir ideoloji değil, bir hissediş biçimidir.” dedi. “Senin mavin artık gökyüzünde değil, gözlerinin içinde.”
Bu cümle, masanın havasını değiştirdi. Çünkü hepimiz fark ettik ki, “Ferit Eğgü Mavici mi?” sorusu artık politik ya da fikirsel bir merak değil, ruhun rengi neye dönüştü? sorusuna evrilmişti.
---
Bir Taraf Seçmek mi, Kendini Anlamak mı?
Ferit’in hikâyesi, aslında hepimizin içinde yaşadığı bir çelişkiyi gösteriyordu.
Bir zamanlar neye inandığımıza sıkı sıkıya tutunuyoruz. Ama zaman geçtikçe, inancın rengi değişiyor.
Kimi hâlâ mavide kalıyor, kimi grileşiyor, kimi rengini tamamen yitiriyor.
Erkekler bu değişimi stratejik bir kayıp olarak görürken, kadınlar onu doğal bir dönüşüm olarak kabul ediyor. Ferit, o gece bunun tam ortasında kaldı.
“Belki de,” dedi, “mavici olmak bir partiye, bir fikre ait olmak değil. Bir duyguyu diri tutmak.”
Elif başını salladı:
“Ve o duygunun adı umut.”
---
Geçmişin Rengi, Geleceğin Işığı
Gece ilerledi. Çaylar soğudu, denizin sesi koyulaştı. Ferit ayağa kalktı, gökyüzüne baktı.
“Bak,” dedi, “hala mavi. Ne olursa olsun, gökyüzü değişmiyor.”
Elif de ayağa kalktı, hafifçe güldü:
“Belki biz değişiyoruz Ferit, ama mavi hep sabırla bekliyor.”
O an içimde bir şey kıpırdadı. Fark ettim ki, maviyi tanımlamaya çalışmak aslında kendimizi tanımlamak gibiydi.
Kimimiz o rengi akılla ölçüyor, kimimiz kalple hissediyordu. Ama ne olursa olsun, mavi hep hayatın içinde bir yerlerdeydi — biraz umut, biraz hüzün, biraz direnç olarak.
---
Forumdaşlara Bir Soru
Sizce Ferit Eğgü gerçekten “mavici” mi, yoksa sadece mavinin gölgesinde yürüyen biri mi?
Bir rengi sevmek, o renge ait olmak anlamına mı gelir?
Ve siz, kendi hayatınızda hangi rengin peşindesiniz — planların mı, duyguların mı?
Belki de asıl soru şu:
Bir gün rengimiz solarsa, biz hâlâ aynı insan kalabilir miyiz?
---
Son Söz
O gece eve dönerken, gökyüzü gerçekten de derin bir maviydi. Ferit yürürken arkasında dalga sesleri yankılanıyordu.
Ben ise içimden geçirdim: “Evet, Ferit hâlâ mavici. Ama artık rengi ideolojiden değil, insanlığından geliyor.”
Çünkü bazen “mavici” olmak; bir renge değil, bir umuda sadık kalmaktır.
Ve bazen en büyük strateji, kalpten gelen bir duyguyu kaybetmemektir.
Ne dersiniz dostlar, sizce hâlâ maviye inanmak mümkün mü?